“Kendi ayaklarının üzerinde durmak” sözünden sadece gelir elde etmeyi anlamanın,

Yürüyor olmayı ilerliyor zannetmenin,

İstikametin sadece yön olmuş olmasının,

Ve konuşuyor olmanın sadece ses çıkarmaktan öteye gidemediği müthiş bir sosyal spastiklik hakim.

Evet konuşmak önemli lakin,
Nerede, kiminle ve nasıl konuştuğunuz önemli.

Sosyolojide bir reçete vardır,
Ne duymak istiyorsan, o üslupla konuş. Ne tür davranış görmek istiyorsan, insanlara öyle davran.
Sana ne kadar öncelik veriliyorsa, sen de insanları yüreğinde oraya koy.
Ve hayatında ne kadar az sorun istiyorsan, mesafeni ona göre ayarla.
Unutma, huzura giden en kestirme yol, kimin yanında ne konuşacağını ve kimin yanında susacağını bilmekten geçer.

Bunu hayat size alıcılarınız açık ise öğretir evet ama inanın bunu ögrenmenin en önemli temeli doğru insanlar ile rastlaşmış olmaktan başlar.
Bu Siyaseten tabiki daha önemli.

Herhangi bir makama gelmiş olmanın yetmeyeceğini anlatamamış olmanın acziyetini, anlatmaya yetememiş olmanın üzüntüsünü yaşıyorum.

Hani benim bir sözüm vardır.
“Aranan değil bulunan”. :))

Bir şeye sahip olmak değil, layık olmak önemli.

Eskişehir siyasetinin eskileri ile yaptığımız sohbetlerde,
Cümleler malesef hep sonbahar resmi gibi.

“Aaahh biz eskiden” nasıl yeşil ve çiçekliydik dercesine.

Üzülüyor insan,
Sanki ölmüş birini yâd ediyoruz.

Bir hastalık peydah olmuş.
Evet mücadele ediliyor ama doğru ilaç (Doğru insan) aransa da bulunamamış.
Mevcudiyetin yan etkileri ve deformasyonu ile işte bu kadar ayakta kalınabiliyor.

Şimdiki çoğunluk olmanın nimet olması gerekirken külfet olup kontrolden çıkması,
Önceki azınlığın ne büyük konfor olduğunu anlatıyor Üstadlar.

Kararlı olmanın bir kapıyı kırk kez çalmak mı, kırk kapıyı bir kez çalmak mı olduğunu henüz şimdiki bizimkiler malesef bilmiyor.

Gayret etmiyorlar diyemeyiz.
Ediyorlar.
Ama yetersizlik tek başına onların sorumluluğunda değil bence.
Çünkü yetersizliğin temelinde malesef “bilgisizlik” var.

Bu insanların sosyal hayatları,
Çocuklarını okuldan alıp, okula bırakmaktan,
Okul bahçesi muhabbetinden başlayıp,
Okul bitip iş kaygısına sıra gelince de parti salonlarında bulmuşlar kendilerini.

Yine onlar suçlu değil.
Bu onlara vaad edilmiş belli ki.
O şöyle, bu böyle, şu da şunu şöyle yapmamalı diye cümleme devam edip,
Kalemimi ve maksadımı aşağıya çekmek istemiyorum
Zira bu durum,
İki alışveris kartı ile satın alınan,
Bir Tiktokçuyu medyacı yapmaktan farksız bir gaflet olur.

Ama ben geldiğim noktada en son temayül yoklamasında hanımefendiliğin hakkını vererek, temsil ettiği makamın adeta oyası olmuş İl kadın kolları başkanımız ve Tepebaşı Kadın kolları başkanımızı tebrik ediyorum.
Gayet elinin altını üstünü bilir ağırlıkları vardı.
Zaman zaman hepsini eleştiriyorum.

Lakin kimse kusura bakmasın bana göre susmak suça iştirak etmekten farksız.:))
Bir haberin sunuluş şekli, içeriği kadar önemlidir.
Dolayısı ile kıymetli hemcinslerim bizi dışarıda zannetseniz de sandığınızdan daha çok içeriye hakimiz,
Bazı sahaların maksadı ne kadar iyi olsa da sunuluş şekli TikTok ligi kadar seviyesiz olursa, abuk sabuk slaytlar ve alakasız şarkılar türküler ile olursa ve sanki bir şeyleri başarmış gibi salon tutup Mezdeke ile kutlanırsa ben bunu emeği zayi olmuş tüm siyasi üstadlarımızın da ifade ettiği gibi “HAKARET” sayarım.
Ortada bir yanlış varsa onu söylemekten de yazmaktan da gocunmayız.

Söz konusu takdir etmek ise bunu da gurur duyarak yaparız.
Kimse her şeye yetişemez,
Her zaman mantıklı davranamaz.
Her zaman aynı dinamikte olamaz.
O makamlar adeta bir istasyonun emanetçi bürolarıdır.
Bunu unutmadan en azından hanımefendiliğin hakkını hep verin.
Bakın önceki dönem Odunpazarı Kadın Kolları Başkanımız Sedef Özgüneş,
Hala herkesin ağırlığı ve naifliği ile en önemlisi hanımefendiliği ile hafızalarımızda hatrını muhafaza eden bir hemcinsimiz.
Öz cümle,
Kan ter için de, dalağınız şişene kadar koşmanız değil önemli olan.
İstikametiniz ve kiminle koştuğunuz.
Ve koşarken muhafaza etmeniz gereken değerler.
Zira zaten emanetçisiniz.

Seçim döneminde AK Parti’nin tüm emektar hanımlarına başarılar diliyorum.
Allah gayretinizi artırsın.

Bâki muhabbetle.

Asalet Salgınoğlu