Lösev
02.05.2024 - Eskişehir'in Haberi , Şehrin Gündemi...
Cumhuriyet 100 Yaşında

Hak İhlallerinde Bulunduğumuz Nokta İsteklerimizden Çok Uzakta!

Hak İhlallerinde Bulunduğumuz Nokta İsteklerimizden Çok Uzakta!

Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yapıldı.

Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Duygu Akyol Ağcakoca tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

”Bu yıl İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul ve ilan edilişinin 75. yıl dönümü..

“Yaşayan Sözleşme” olarak anılan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı özgür, onurlu ve haklar bakımından eşit doğduğunu ilan etmektedir. Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.

75 yıl sonra bugünü bir “Hak ve Özgürlükler Bayramı” olarak kutlamak isterdik; “geçen yıldan bu yana Dünyada ve ülkemizde yeni hak ihlalleri yaşanmadı, en azından yaşansa da üstüne titizlikle gidildi ve tekrar etmemesi için gereken tüm adımlar atıldı” demek isterdik…

İsterdik diyoruz, çünkü maalesef bulunduğumuz nokta bu isteklerimizden çok uzakta!

Öncelikle belirtmek isteriz ki, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini kabul eden Birleşmiş Milletler, İsrail’in Gazze’de, tüm dünyanın gözü önünde işlediği insanlık ve savaş suçlarına karşı daha etkili aksiyon almalıdır. Başta Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere tüm uluslararası aktörleri Gazze için daha fazla sorumluluk üstlenmeye ve bulundukları konumların gereğini yapmaya davet ediyoruz.

Ülkemize döndüğümüzde ise ne yazık ki halen, Çocuk istismarları,Şiddet ve kadın cinayetleri, İş cinayetleri, Yargı üzerindeki baskı, Cezaevlerindeki mahpuslara kötü muamele, Basın emekçileri üzerindeki baskı, Mülteci ve göç Sorunları, Kamu kurumları üzerindeki siyasi baskılar ve saymakla bitmeyen birçok hak ihlali devam etmektedir.

Üzülerek söylemeliyiz ki, ülkemizde gelinen aşamada hak ve özgürlükler alanındaki ihlaller kurumsallaşmış durumdadır. İleri demokrasi söylemlerinin her konuşmaya sığdırıldığı bu dönemde, söylemler ve gerçekler arasındaki bariz farklılıklar, insan hakları ve demokrasinin içselleştirilmemiş olması ve yapılan düzenlemelerin “- mış gibi yapılması“ anlayışından kaynaklanmaktadır.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının tanınmadığı ve yargı mensuplarının yetki gaspı ile birbirleri hakkında suç duyurularında bulunduğu bir dönemde, Anayasamızda yer alan hak ve özgürlüklerin meşru olmayan amaçlarla sınırlanması insan hakları ihlalerine yol açtığı gibi Anayasamızın temelini oluşturan demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine de aykırıdır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak karar vermekle yükümlü olan Hakimlerin, bu tür davranışlarla hukukun getirdiği sınırlamalardan kurtulup keyfi bir tutum içine girmeleri tehlikesi bulunmaktadır.

Anayasamıza göre kanun hükmünde sayılan Uluslararası Sözleşmelerden bir gecede tek bir kişinin buyruğu ile hukuksuzca ayrılışlar; Yasa yapma tekniğinden uzak, toplumsal uzlaşı ve tartışmaya kapalı, paketlere indirgenen yasama faaliyetleri devam ederken, özüne dokunulmadan ancak kanunla sınırlanabilecek temel hak ve özgürlüklerin bir takım siyasi kaygılar neticesinde sınırlanmaya çalışıldığına şahit oluyoruz.

Gelinen noktada belirtmek isteriz ki, Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin etkisizleştirilmesini, çoğulcu demokrasiden çoğunlukçu anlayışa geçişi ve yaratılan kutuplaşma ortamını kabul edilemez buluyoruz.

Hak ve özgürlükler alanında refahı sağlayacak tedbirleri almak, devletlerin yükümlülüğüdür. Ancak ülkemizdeki mevcut iklimde, yükümlülüklerin yerine getirilmesi bir yana, toplumsal kutuplaşmayı oluşturan adımların atılıyor olması hepimiz adına kaygı vericidir. Siyasi parti ve devlet yönetiminin birbirinden ayrılarak, hukuki güvenliğin ve insan haklarına dayalı demokrasi anlayışının bir an önce sağlanması gerekmektedir. Yurttaşların, İnsan Hakları Evrensel Bildirge oylamasında olumlu oy kullanan ilk 48 devletten biri olan Türkiye Cumhuriyetinden beklentisi de bu yöndedir.

Avukatlık Kanunu’nun 95. maddesi Barolara “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevini vermiştir. Bu sorumluluğun gereği olarak İnsan haklarına dayalı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu demokratik bir ülke için siyasi iradenin sivil takipçisi olmak zorundayız.

Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak; 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle Dünya’da ve Türkiye’de insan hakları ihlallerinin olmadığı, insan onuruna saygının egemen olduğu ve toplumsal barışın hakim olduğu bir toplum düzeninin oluşturulmasını temenni ediyor, Avukatlar ve Barolar olarak barışın ve kardeşliğin hakim olacağı güzel günler için yılmadan, cesaretle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi tüm kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ