Lösev
29.04.2024 - Eskişehir'in Haberi , Şehrin Gündemi...
Cumhuriyet 100 Yaşında

Millet Derdine Derman Ararken Milletin Meclisi Tatilde Olamaz

Millet Derdine Derman Ararken Milletin Meclisi Tatilde Olamaz

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl haftalık düzenlenen basın toplantısında ülke ve şehir gündemlerini değerlendirdi.

İl Başkanı Bingöl yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
“Muhterem arkadaşlar, değerli konuklar, basınımızın çok kıymetli mensupları; haftalık
basın toplantımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden aziz vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.

Bugün 12 Ağustos Çarşamba. Saadet Partisi olarak bizler, ülkemizin problemlerini,
milletimizin sıkıntılarını gündeme getirmek ve bunların çözüm yollarını göstermek için
sizlerle bir aradayız. “Milletin Sesi” olarak Saadet Partisi görevinin bilincindedir ve her
zaman öyle kalacaktır.
Siyasi partiler milletin derdine derman olmak için vardır. Dolayısıyla, seçim sonrası
yaşanan ekonomik ve politik travma ortamında Milletin Meclisi tatilde olamaz dedik ve
TBMM’ni toplantıya çağırdık. Sizin de takip ettiğiniz gibi, Muğla Akbelen’de cereyan
eden ve vatandaşla devletin güvenlik kuvvetlerini karşı karşıya getiren olaylar
müzakere edildi. Evet tekrar ediyoruz, milletimiz ekonomik ve siyasi sıkışmışlık içinde
bir çıkış yolu ararken, “Milletin Meclisi tatilde olamaz”, ve olmamalıdır.
Gün, Bugündür! 1 Ekim’i Bekleyecek Değiliz
Muhterem arkadaşlar; siyasette konfor arayanlardan hiç olmadık! Siyaseti bugüne
kadar para, makam ve şöhret için yapanlardan olmadık, olmaya da asla niyetimiz yok.
Siyaseti inandığımız değerler çerçevesinde yapma gayreti içindeyiz. Şimdiye kadar
milletin derdine derman olmak, ülkemizin problemlerine çözüm üretmek için siyaset
yaptık. Bundan sonra da, böyle yapmaya devam edeceğiz.
Burada karşınızda bulunmamızın nedeni bu. Milyonlarca vatandaşımız her gün
derinleşen problemlerle karşı karşıya kalırken iktidar partisinin yaptığı gibi tatil
amacıyla 1 Ekim tarihini bekleyecek değiliz

7 bin 500 lira maaşla geçinmeye çalışan yüz binlerce emeklimize; “ne yapalım biraz
daha bekleyin de Meclis açılsın, sonra bakarız.” deme lüksümüz yok. Kimsenin de yok.
“Geçinemiyorum, ayın sonunu artık getiremiyorum” diye haykıran çiftçimize,
üreticimize, işçimize, memurumuza, esnafımıza “yıl sonu gelsin de yeni bir düzenleme
yapılır.” demekten de denilmesinden de hayâ ederiz!
Gün, bugündür! Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Meclis aritmetiği
muhalefet partilerinin ve TBMM’nin etkinliğini kısıtlamış olsa da; biz üzerimize düşen
sorumlulukları hakkıyla yerine getirme gayreti içinde olacağız.
Yanlış Yapmak Başka, Yanlışta Israr Etmek Başka, Yanlışı Savunmak ise
Bambaşkadır
Muhterem arkadaşlar; yanlış yapmak başka, yanlışta ısrar etmek başkadır, yanlışı
savunmak ise bambaşkadır. Bugün yaşadığımız problemlerin sebebi işte bu tutumdur.
Elbette her iktidarın yanlışı olabilir, bazen yanlışta ısrar da edebilirler ancak yanlışı
savunur hale gelen bir iktidara hiçbir söz kâr etmez! Ne kendi iflah eder, ne de millete
huzur getirebilir.
Zaman içinde yaptığımız uyarılarımızı önemsemedikleri için bugünkü problemleri
yaşıyoruz.
Endişemiz odur ki, bugün yaptığımız uyarıları yine dinlemeyecekleri için, yarın daha
ağır problemlerle karşı karşıya kalabileceğiz maalesef.
Ve bu siyasi tutumun ceremesini kendilerinden çok, insanımız çekiyor, sanki daha da
çekecek gibi.
Kaynaklarımızın üretime değil de israfa aktarılmasının faturası milletimize işsizlik
olarak geri dönüyor.
“İtibarda tasarruf olmaz.” anlayışının faturası da yine milletimizin sırtına ağır vergi yükü
olarak geri dönüyor

Anlayışı ve Zihniyeti Değiştirmekten Başka Çare Yoktur
Son 5 yıldır hiçbir öngörüsü tutmayan, sürekli olarak öngörülerini revize eden, etmek
zorunda kalan iktidar, ekonomide ferahlama için şimdilerde 1,5 yıl sonrasını, yani 2025
yılı ortalarını işaret etmeye başladı.
Başkanlık sistemi gelecek ve havalanıp “uçacaktık”; ancak her geçen gün irtifa
kaybettik, kaybetmeye de devam ediyoruz. “2023’te şahlanışa geçecektik”; 2023 adeta
“ekonomik bunalım” yılı oldu! Geçen hafta da belirttiğimiz gibi milletimiz önünü
göremediği bir “belirsizlik ortamı”na sürüklendi.
14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından “enflasyon canavarı” zapt edilemez hale geldi ve
2,5 ayda milletimizin boynunu büktü, belini doğrultamaz duruma getirdi.
Şimdi Yerel Seçimler yaklaşıyor; buradan aziz milletimize bir uyarıda bulunmak
istiyoruz: İktidarın seçim öncesi söyledikleri konusunda dikkatli olun. İkinci kez
kanmamanızı salık veririz.
Seçim sonrası yaşananlar ortada. Aslına bakılırsa, şimdi yaşadıklarımız Mart 2024’te
yapılacak Mahalli seçimlerinin ardından yaşanacakların sadece kısa bir özeti gibi
görünmektedir.
Bugün, dünü nasıl arar hale gelmişsek, bu anlayış ve politikalar devam ettiği sürece
yarın da bugünleri arar hale gelebiliriz. Sn. Erdoğan çok doğru söylemişir: “bu kötü
gidişata son vermek için” anlayışı ve zihniyeti değiştirmekten başka çare yoktur!
İsimleri Değil Politikaları Sil Baştan Değiştirmek Şarttır
Muhterem arkadaşlar; isimleri değiştirmek değil politikaları sil baştan değiştirmek
gerekir.
Bu olmadığı takdirde, Ahmet gitmiş Mehmet gelmiş; hiçbir önemi yoktur ve defalarca
görülmüştür ki bunun bir faydası olmuyor.
Borç-faiz-borç sarmalından çıkaracak somut adımlar atılmadığı takdirde, dün IMF’den
bugün de başkalarından borç dilenmeye devam edilecektir.

Sadece borçlu olduğun yer değişir, borçluluk hali ise değişmez. Hem de nesiller boyu
devam eder.
Adına dün başka bir şey dersin, bugün Kur Korumalı Mevduat dersin; milletin alın terini
bir avuç insana faiz olarak aktarırsın. İsminin ne olduğunun önemi mi var?
Çiftçimizin toprağa döktüğü alın terinin hakkını birkaç büyük şirkete aktarmaya devam
ettiğin sürece; bankanın adı Ziraat olsa ne olur, olmasa ne olur?
Asgari ücretli, zamlı maaşını daha eline almadan açlık sınırının altında kalıyorsa;
asgari ücret 8500 lira olsa ne olur, 11 bin 400 lira olsa ne olur?
Sözde Çözümler Kiracılar ile Ev Sahiplerini Birbirine Düşman Ediyor
Kira fiyatlarına kalıcı çözüm bulmadığın takdirde, sözde %25 sınırı getirerek sadece
kiracılar ile ev sahiplerini birbirine düşman etmiş olursun. O kadar.
Çiftçiyi, besiciyi, üreticiyi desteklemediğin sürece; yaz günü meyve-sebze fiyatları 30-
40 liranın altına düşmez! Türkiye gibi bir ülkede, “Yaz geldi ama daha bir karpuz alıp
da yiyemedik.” diyen binlerce vatandaşımızı, bir dilim karpuza imrenir hale getirmiş
olursun.
Bu cümlenin ne kadar ağır olduğunun farkındayım. Evet, bu cümlenin ağırlığı bir iktidarı
sarsmaya, kendine getirmeye yeter de artar bile; ama hisler mefluç hale gelmişse
yapılacak fazla bir şey yoktur.
Bir annenin “Çocuğumu parka götürüyorum, dondurma istiyor alamadan geri
dönüyorum.” cümlesi, iktidarda bulunanların uykusunu kaçırtacak ağırlıkta bir cümledir;
ama nedense daha fazla, daha derin uyumayı tercih ediyorlar.
“Kaç senedir tatile gidemiyoruz” diyen on binlerce ailenin olduğu bir ülkede “Meclis de
tatil yapmasın, problemlerimize çözüm üretsin” beklentisi karşısında iktidar blokunun
milletvekilleri ne hissediyorlar, ne düşünüyorlar doğrusu merak ediyoruz.
TBMM, Her Zamankinden Daha Çok Çalışmalıdır
Muhterem arkadaşlar, kıymetli vatandaşlarımız; TBMM, muhalefetin tüm çabalarına
rağmen tekrar tatile çıkarılmıştır.

Tatil kelimesinin kökeni atalettir. Tatil, bir anlamıyla da atıl olmaktır, başıboş
bırakmaktır, salıvermektir. Bu hükümet de maalesef büyük bir atalet içindedir. Bütün
işleri başıboş bırakmış, salıvermiş gibi bir görüntü vermektedir.
Türkiye, böylesine büyük ve derin bir ekonomik kriz ile boğuşurken, aziz milletimiz
enflasyon ve hayat pahalılığı altında inim inim inlerken, Parlamentoyu tatile çıkarmak
millete karşı haksızlıktır.
Eğer iktidar ve ortakları, Meclis’i tatile sokma konusunda ortaya koydukları azim ve
performansı, stratejik davranışı memleket sorunlarını çözme konusunda gösterseydi,
ülkemiz şimdi bu halde olmazdı!
Bir kez daha söylüyorum; bugünler Meclis için tatil zamanı değildir, aksine her
zamankinden daha fazla çalışma zamanıdır.
Meclis’te Kaçsanız Pazarda Yakalayacağız
Meclis, millet iradesinin tecelligâhıdır. Bu zorlu dönemlerde Meclis’i tatile sokmak kabul
edilebilir bir şey değildir.
TBMM tatili bırakıp bir an evvel toplanmalı ve Birinci Meclis ruhuyla çalışmalıdır.
Milletimizin gözü üzerinizdedir. Bunca sıkıntıdan gözü açılan milletimizin gözünden
kaçamayacaksınız! Milletimiz, kendisini mahkum ettiğiniz yoksulluğun hesabını gün
gelecek soracaktır.
Biraz önce temas etmeye çalışmıştım; bir dönem IMF’nin acı reçeteleri meşhurdu.
Şimdi ise AKP’nin acı reçeteleri. IMF ve AKP reçeteleri aynı anlama gelecek şekilde
nitelik bakımından özdeşleşti.
Bakmayın siz, “IMF’ye olan borcu bitirdik, hatta biz IMF’ye borç veriyoruz” edebiyatı
yaptıklarına…
Hepsi boş! Hepsi masal! İnanın bu iktidarın reçeteleri, IMF’in reçetelerinden de beter.
IMF’den eksiklikleri yok, fazlaları var! Şundan emin olabilirsiniz: IMF gelse, bu kadarını
bizden isteyemezdi! İstemesine isterdi de bu kadarı aklına gelmezdi. Mesela, TÜRK
TELEKOM’un bir çırpıda İnternet kullanım ücretlerini %300’e yakın bir oranda
artırmazdı. Böyle bir talepte de bulunmazdı. Bu yükseklikte bir zam gerçekten şeytanın
bile aklına gelmezdi. TELEKOM’un genç kesimin kültürel iletişimlerine bu ağır mali

baskıyı yapmasını asla anlamak mümkün değildir. Yarınımızın teminatı olan
gençlerimiz adına diyoruz ki, “İktidar en kısa zamanda bu kararından vaz geçmelidir.”
IMF, Ak Parti İktidarına Şapka Çıkarmaktadır
Hep birlikte hatırlayalım; ne vardı IMF reçetelerinde? “Üç şeyi artıracaksın”: Vergileri
arttıracaksın, zamları arttıracaksın ve faizi arttıracaksın!
Peki seçimden bu yana iktidar ne yapıyor? Durmadan vergileri arttırıyor, zamlar zaten
yağmur gibi yağıyor; iğneden ipliğe fiyatı artmayan hiçbir şey kalmadı.
Faize gelince; “nas var nass!” diyen arkadaşlar, şimdi yeniden “faiz, dünya gerçeğidir”
anlayışına sarıldılar. Tek seferde, Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz artış oranını
gerçekleştirdiler.
Yine IMF reçetelerinde, “üç şeyi de azaltacaksın” diye yazar ve borçlu ülkeleri rejime
sokar. Çalışanın ücretini azaltacaksın, çiftçinin ürününe düşük taban fiyatı
uygulayacaksın böylece ucuza kapatacaksın, yani çiftçinin – üreticinin gelirini
azaltacaksın ve halkın alım gücünü düşüreceksin.
15 milyondan fazla emekli bugün açlık sınırının altında; 7.500 lira maaşla geçinmek
zorunda bırakılan milyonlarca emekli var.
Bu açlık da değil artık “hiçlik sınırı!” Ve ilginçtir, bu iktidar emekliye yapılacak artışı yük
olarak görüyor. Ancak, iktidar şunu bilmelidir ki, bu ülkenin sırtındaki asıl yük; yanlış
politikalarla ülkeyi bir uçurumun kenarına getirmiş ve kendi iş bilmezliğinin faturasını
garip gurabaya ödetmek isteyen iktidarın bizzat kendisidir. IMF bunlara şapka
çıkarmaktadır! Marifet, ne IMF ne de uluslararası tefecilere muhtaç olmadan, “milli
görüş” bakış açısıyla fiziki ve beşeri sermaye kaynaklarını çok iyi kullanarak ülkeyi
maddi ve manevi yönden kalkındırmaktır.
Gelin Artık Algıları Değil Gerçekleri Konuşalım
Gelin, algıları değil bunları konuşalım; gerçekleri masaya yatırıp, uçurumun kenarına
gelmiş ülkemizi birlikte bu çıkmazdan kurtaralım.

Milletin derdine derman olacak
kanunları, düzenlemeleri hep birlikte hızlı bir şekilde çıkaralım.

Gelin, sırf Mart 2024’te birkaç tane daha belediye başkanlığı kazanabilmek için, her
geçen gün daha da büyüyen bu ekonomik yangının üstüne benzinle gitmeyelim!
Bilelim ki, Türkiye, artık kesin ve keskin bir yol ayrımındadır:
Ya ekonomideki problemler görmezden gelinmeye devam edilecek, ya da bu süreçten
ders alınarak köklü yapısal reformlar gerçekleştirilecek.
Ya israf ve tüketim ekonomisi devam edecek, ya da üretim ve istihdam ekonomisine
bir an evvel geçilecek.
Ya yanlış yatırım anlayışıyla kalan son kaynaklarımız da çarçur edilecek, ya da hızlı
ve yaygın kalkınma hamleleriyle ülkemiz bir bütün olarak ayağa kaldırılacak.
Muhterem arkadaşlar, bu işin ortası yoktur, bu işin lamı cimi de artık kalmamıştır!
Fındığın Fiyatını “Çikolata Lobileri” Değil Fındık Üreticisi Türkiye Belirlemelidir
Muhterem arkadaşlar, değerli fındık üreticisi vatandaşlarımız; fındığa verilen son fiyatı
duydunuz.
Fındığın ve sizlerin alın terinin hakkının karşılığı bu mudur?
Dünyanın çikolata üreticileri fındığa muhtaç; biz fındığın %70’ine yakınını üreten bir
ülkeyiz. Bu konuda dünya lideriyiz. Ama fındığa kendi biçtiğimiz fiyat sadece 3 Dolar!
“Giresunlu Nurten teyze değil, İtalyan Nutella kazansın.” demekten başka bir şey
değildir bu! “Fatsa değil, Ferrero kâr etsin” demektir bu!
Fındığın fiyatını çikolata fabrikaları, sizin her zaman kullandığınız kavramla
söyleyelim, “çikolata lobileri” değil fındık üreticisi, yani Türkiye tespit etmelidir.
FİSKOBİRLİK’i devreden çıkaran, üreticiyi mağdur eden, ihracat gelirlerimizi sınırlayan
bu anlayıştan iktidar bir an önce vazgeçmelidir; üreticinin alın terini, emeğini ve
ülkemizin çıkarlarını gözeten bir politika takip etmelidir.
Avrupa Her Zaman İki Yüzlü Bir Tutum Sergilemektedir
Muhterem arkadaşlar; basın toplantımızda son olarak bir konuya daha temas etmek
istiyorum.

Ne yazık ki son haftalarda birçok farklı Avrupa ülkesinde Hayat Rehberimiz, Kutsal
Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’e yönelik alçakça saldırılar gerçekleştirilmektedir.
Bu, artık bir iki ülkenin değil Avrupa’nın geneline yayılmış hasta bir ruh halinin dışa
vurumudur.
İfade özgürlüğünden, inançlara ve yaşam tarzlarına saygıdan dem vuran Avrupa, her
zaman olduğu gibi yine iki yüzlü bir tutum içindedir.
Burada bırakın İncil’i, herhangi bir Avrupalının kitabı yakılsa rapor üstüne rapor
yazacak kurumlar, demeç üstüne demeç verecek yöneticiler milyonlarca Müslümanın
kutsalına karşı bu alçak eylemler karşısında adeta kör, sağır ve dilsiz kesilmiştir! Daha
da vahimi, polis korumasında adeta alkış tutmaktadırlar.
Batı işte bu! Avrupa’nın özgürlük anlayışı böylesine akışkan bir kavram!
Peki başta Türkiye olmak üzere, İslam aleminin yöneticileri ne yapıyor dersiniz; ne
yazık ki işte bu nokta çok daha vahimdir.
Uluslararası kamuoyunu neden harekete geçirmiyorsunuz? Neden İslam ülkeleri
topyekun bir duruş ortaya koymuyorlar; veya Türkiye olarak siz niçin öncülük
etmiyorsunuz?
İktidar makamında olmanın sorumluluklarını yerine getirmeniz gerekmiyor mu?
İslam ülkeleri şunu bilmelidir: Bir araya gelip, ortak değerlerimize karşı yapılan bu
alçaklığa karşı birlikte hareket etmezseniz bu densizliklere her gün bir başkası
eklenecektir! Bu hasta ruhlar ve ona seyirci kalan Batılı ülkeler, öyle üç beş cümlelik
kınamalardan anlamazlar.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
erotik shop malatya araç kiralama en iyi casino siteleri casino siteleri istanbul evden eve nakliyat evden eve nakliyat istanbul parça eşya taşıma eşya depolama istanbul uluslararası nakliyat