Bir Ülke İlla Felaket Günlerinde mi “Birlik ve Beraberliği” Hatırlamak Zorundadır?

Bir Ülke İlla Felaket Günlerinde mi “Birlik ve Beraberliği” Hatırlamak Zorundadır?

Saadet Partisi Tepebaşı İlçe Teşkilat Başkanı Hasan Arduç yapılan yönetim kurulu toplantısı sonrası bir basın  açıklaması yaptı. İlçe Teşkilat Başkanı Arduç ‘ Bir Ülke İlla Felaket Günlerinde mi “Birlik ve Beraberliği” Hatırlamak Zorundadır?’ diyerek meydana gelen İzmir depremi ve sonrası yaşananlarla ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.

İlçe Teşkilat Başkanı Arduç ; ‘ Geride bırakmaya hazırlandığımız 2020 yılı Ülkemiz ve dünya adına hiç de hoş gelmedi. Doğal afetler, salgın, kazalar, gittikçe bozulan ekonomi… Rabbim bizlere böyle bir yıl daha yaşatmasın.
İnsanlık olarak aklımızı başımıza almanın, vicdanımızın sesine kulak vermenin zamanıdır. Kin, hamaset ve bencilliğin artık fayda getirmediğini görmeliyiz. Canımızı acıtsa da kazancımızı eksiltse de Hak ve hukuka riayet etmek mecburiyetindeyiz. İş yaparken kul hakkını gözetmekten başka bir çare asla olmadı, olmayacak ta… Aksi takdir de karşılaştığımız tüm felaketler de kahrolur, üzülür, yardım kampanyaları başlatıp bir müddet sonra da hiçbir şey olmamış gibi eski gündelik münakaşalara devam eder dururuz. Ülkece bu kısır döngüden bıkıp usanmadık mı? Bir Ülke illa felaket günlerinde mi “birlik ve beraberliği” hatırlamak zorundadır?

Depremler oluyor. Her deprem sonrasında aynı manzara. Afet bölgesine bakanlar, bürokratlar toplanıyor. Yardım kampanyaları başlatılıyor. “Geçmiş olsun” ile başlayan uzun demeçlere can kayıplarının ve yaralılarımızın sayıları ilave ediliyor. Mucizeler bekleniyor. Ertesi gün Cumhurbaşkanı ile ilgili Bakanlık “Denetimleri artıracağız. Çürük binaları tespit edip yıkacağız. Kentsel dönüşüm başlatacağız. Acıları dindirip, yaraları saracağız. Mağdur olan ailelere şu kadar yardım yapacağız.” açıklamalarını televizyondan ilan eder. Ertesi gün depremin yaralarının ciddi oranda sarıldığını, yardımların ulaştırıldığını izleriz. Birkaç afetzede ile pozitif röportaj yapılır ve işler yoluna girdiği ilan edilir. Birkaç deprem uzmanı birkaç gün televizyon programlarına konuk edilir. Sonra haber kanallarının değişmez, her şeyi bilen, her konuda otorite olan TV starlarını görürüz. Her şeyi bildikleri için depremi de onlar anlatırlar bize. Kimi muhaliftir, kimi yandaş. Sonra iktidar ve muhalefet kavgaları… Aradan geçer bir iki hafta her şey unutulur. Ta ki bir sonraki afete, depreme, sele kadar.

Bu kısır döngü artık Milletimiz yordu. İşin ehli olmayan bürokratlar ile masa başında alınan kararların bir faydası yok dedik. Ama dinleyen kim? Artık şapkayı önümüze koyalım. İşin ehli insanlara kulak verelim. Çürük binalar tespit edilmesi çok zor değil. Burada oturan Vatandaşlar mağdur edilmeyecek şekilde bir çözüm üretilsin. Parka, bahçeye, kıraathanelere harcanana milyarlar afetler öncesi alınması gereken tedbirlere harcansın. Zaman çılgın projelere para harcama zamanı değildir. Daha kaç canın yanması gerekiyor? Bu vebal sadece İktidarın da değildir. İşçisinden müteahhidine kadar herkes sorumlu davranmalıdır. Daha çok kazanma hırsı hepimizi felakete götürüyor.

Geçmiş olsun İzmir, Manisa, Elazığ, Malatya, Giresun ‘ dedi.